23 Kasım 2014 Pazar

Aylak Adam

Yalnızlık ve aylaklık kavramlarının sade bir anlatım ile bir araya gelmesinden oluşan bir başyapıt. Uzaktan hoşlandığı (ve seveceğine emin olduğu) kızı görebilmek için günlerini veren, yalnızlığını değil profesyonel aylaklığını ön plana getiren bir kahramanın hikayesini akıcı şekilde bizlere anlatıyor Yusuf Atılgan.

"Artık dünyadaki kadın bolluğunu düşündükçe içi kararmayacaktı. Yanındaydı."

Yalnızlığın farkında olmak, ona herhangi bir "ama" eklemeden yaşayabilmek bir hüner aslında. Günümüz yeraltı edebiyatında çok zorlama olsa da klasik edebiyatımızdaki anti-kahramanlarda bunu başarıyla görüyoruz. "Tutunamayanlar"'ı uzun süre okumayıp uygun ruh durumumu beklediğim gibi, bu roman da okumayı özellikle beklettiğim eserler arasında geliyordu.

Romandaki en sevdiğim detaylardan biri sinema çıkışında yaşanan duygu. Sinema salonundan çıkıp filmin içinde olmaya devam ederken, hayatın içinden gereksiz bir karakterin karşımıza çıkıp filmin tüm büyüsünü bozmasını çok güzel ifade ediyor.

"Başkalarından ayrıldı mı neden böyle seviniyor?" sorusu aslında günlük hayatımda çok fazla durumda kendi içimde yanıtsız kalan durumlardan birine işaret ediyor. Gitmek, uzaklaşmak ya da kendinle kalmak bunların hepsi de gerektiğinde insanı kendisiyle birleştiren yanıtlar ve eylemler benim için.

Alıntılar bu kitabın bana yaşattığı duyguyu tam olarak yaşatamasa da alıntılara yer vermeden bu yazıyı bitirmek istemiyorum.

Alıntı:
"Belki de insanlar kendi kendilerini düşünmek, hayaller kurmak için yeteri kadar yalnız kalamadıklarından anlayışsız oluyorlardı."

Kasım 2014

Hiç yorum yok: