23 Ağustos 2016 Salı

Tante Rosa - Sevgi Soysal'dan 'kadınca bilmeyişler' tarifi

Aklımın bir köşesinde yer edip sahafta karşıma çıkınca mutlu olduğum kitaplardan biri de Sevgi Soysal'ın Tante Rosa'sı oldu. Kitapçıya gidip klasikler bölümünden bir eser seçmenin önemli bir heyecanı yok benim için; zaten o seçilmiştir-klasiktir, kitabı aldıktan sonra onu okurken heyecan başlar. Oysa bir klasik eseri ya da okumalıyım ben bunu dediğim eski dönemlerden bir kitabı sahaf köşelerinde bulmak bambaşka bir keyif.

1985'ten bugüne gelmiş 4. basımını buldum Beşiktaş'ta sahafta. Kitabın sonundaki söyleşiden öğreniyoruz, Tante Rosa aslında Sevgi Soysal'ın kendisinin, anneannesinin ve teyzesinin bir bileşkesi. Kadınlık serüveninin içten anlatımı, mücadele ederek kaybeden bir içtenlikle yansıtılıyor. İdealize edilen dünyalarda herkesin bir kahraman olması beklenirken, bazen kendi hayatımızın anti-kahramanı oluruz. Bunun farkında olmamak ise insana beyhude bir yorgunluk verir. Tam da bu yüzden, doğru tespit ettiğimiz zaman, anti-kahramanlığı kötümserlik değil, hayatın kendisi olarak düşünürüm. Ki Sevgi Soysal'ı okurken de bunun örneklerini hissetmeyi sevdim.

"... hiçbir şeyi bilmemek ya da, ama hiçbir şey bilmediğini de bilmemek, yararsızlığı bilmek, yararsızlığı."

"Rosa, bir çocuk gibi küskün.
- Sen bir otomobil misin, bir çamaşır makinası mısın, bir elektrik süpürgesi misin ki senden bir önceki modelin bozukluklarından sıyrılmış olarak piyasaya sürülmek istiyorsun?"

Ev ev dolaşıp boş şişeleri toplayarak, papağan almak için para biriktiren bir kadın Rosa.

Hakan Genç
BdBG Blog / 23 Ağustos 2016
Bilsek de Bilmeden Gelsek

Hiç yorum yok: