21 Mart 2015 Cumartesi

Bu sefer gerçek Miro

İstanbul'un kültür-sanat tarihinde unutulmayacak bir olaydı, geçen seneki sahte Miro sergisi. Kasım 2013'te Tophane-i Amire'de açılan "Miro İstanbul'da" sergisi, Miro Vakfı direktörü Rosa Maria Malet tarafından sunulan raporun ardından kapatılmıştı.

Yarı sahte-yarı gerçek Miro eserlerini gezdiğimi ve ardından bu serginin katalogunu satın aldığımı trajikomik bir hatıra olarak aklımda tutuyorum. Bu deneyimimin ardından, yeni açılan sergiye biraz temkinli yaklaşsam da sergi süresinin uzatılmasıyla gitmeye karar verdim.

Emirgan Atlı Köşk'teki Sakıp Sabancı Müzesi'nde sunulan serginin zevkli bir tasarımı vardı. Eserlerin yerleştirilmesi, mekanın iki katının kullanılması ve açıklayıcı bilgiler genel olarak başarılıydı. Sergide Miro'nun resimleriyle birlikte baskı, heykel ve seramikler de yer alıyordu. Sergi salonu içerisinde objelerin yerleştirilmesini sevdik. Yalnız, gezerken dikkatimizi çeken ve gereksiz bulduğumuz bir bölüm Miro'nun atölyesinin temsili olarak sunulmasıydı. Bazı gerçek eşyaların da kullanılıp arkaplanda çalışma odası fotoğrafıyla sergilendiği bölüm kötüydü (Sergi gezerken fotoğraf çekmeyi pek sevmediğim için, bu detayı böyle sözel anlatmam gerekti, ama eminim gözünüzde pek canlanmadı. Keşke fotoğraf çekseydim. Aklıma ilk gelen örnek: Atatürk Evi. Bu tarz dekore edilen ve "Atatürk şehrimizi ziyaret ettiğinde burada oturdu, bu pencereden dışarı baktı." denilen bir odayı düşünebilirsiniz.).
Sergiye ismini veren "Kadınlar, Kuşlar, Yıldızlar" kavramının Miro'da nasıl şekillendiğini görmek güzeldi. Bir dönem resimlerinde mutlaka yer verdiği bu unsurları, resim içerisindeki gizli bir imza olarak düşünebiliriz. Ben bu detayları saklıyorum resmime, ama ya hadi siz anlayamazsanız diye düşünüp bir de Miro figürlerini anlama notu bırakmasını ise çok takdir ettim.

Sevdiğim bölümlerden biri de Miro'nun ünlü heykellerinin (mesela E.T.'ye ilham verdiği söylenen heykel), taslak hallerini görmekti. Küçük bir çakıltaşı ve badem kabuğundan yola çıkıp vardığı noktayı görmem, sergide Miro'ya hayran kaldığım anlardan biriydi.

Bununla birlikte, hayatının anlatıldığı bölümde, "Kendi köşkünün yanındaki köşkün satışa çıktığını öğrenen Miro, herhangi bir komşu sesi istemediği için yandaki köşkü de satın alır." yazan kısmı arkadaşımla okuduğumuzda, "Öylesine bir rahatlıkta, biz de akşama kadar yıldız ve kuş çizip onların sürreal akımlarını inceleriz, pehh." seviyesine geçişimiz de hızlı oldu.

Sonuç olarak zaman ayırmaya değen güzel bir sergiydi.

Hiç yorum yok: