Bu romanda da depresif bir hikaye mevcut olsa da bazı konular çok açıkta kalmış ve tek bir hikayenin etrafında dolanırken, karamsar hikayenin etkisi geride kalmış. Yusuf Atılgan'ın detaylardan bahsederken, bir konudan diğer noktaya atlamasını seviyorum. Böyle depresif bir hikayede, bu anlatım tarzı romanı daha okunur kılıyor. Baş kahraman Zebercet'in mecburi şekilde bir otel işletmeye adadığı hayatı ve tekrar görme olasılığı neredeyse hiç olmayan bir kadına olan platonik aşkı romanın temel konusunu oluşturuyor.
Soru-cevap anlatımının, düz yazıya yerleştirilmesi [Sigara paketini çıkardı; sordu. İçmiyordu. Sordu. Ekrem'di. O da sorunca sigarasını yaktı önce: 'Ahmet' dedi. Sordu. Geçen yıl gelmişti bir ilçeden...] hoşuma gitti.
Anayurt Oteli filmini duydum, ama hiç merak etmemiştim. Kitabı okuduktan sonra, film hakkında bazı yazılar okudum ve bu filmi de merak ettim. Filmden izlediğim kısa bir kesit, romanın güzel bir yansımasıydı. Uygun bir zamanda bu filmi de bulup izlemeyi planlıyorum.
Temmuz 2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder