Yazarını bilip eser hakkında herhangi bir fikrim olmadan aldığım bir tatil kitabı oldu Thomas Mann'ın Değişen Kafalar romanı. Hint kültüründen çeşitli kesitler sunan, kast sistemini yansıtan ve hayalgücü ile kurgulanmış tek bir hikaye etrafında şekillenen bir efsaneyi anlatan bir roman.
Alt sınıftan gelen, çekici bir görünüme sahip olan eğitimsiz Nanda; toplumun daha üst tabakasına mensup olan, ama fiziksel olarak çekiciliği bulunmayan eğitimli Şridaman arasında yaşam ve arkadaşlık mücadelesi geçerken, güzelliği ile öne çıkan Sita yüzünden çözülmesi imkansız bir aşk üçgeni ortaya çıkıyor. Bilinçaltının güdümüyle, birinin kafasını diğerinin vücuduna birleştirmek bile Sita'nın dertlerini ve aşk üçgenini çözmüyor.
Edebi olarak çok fazla etkilenmesem de romandaki masalsı anlatım hoşuma gitti, hikayedeki mitolojik motifleri de ayrıca sevdim. İnzivaya çekilmek, ahlaki bağlılık gibi kavramlar da güzel örneklerle hikayeye boyut katıyor.
Bu tarz durumlar için benim her zaman tavsiyem: İki aşk arasında kaldıysan; en doğru seçim için yapman gereken, ikisinden de vazgeçip üçüncü kişiyi aramak-beklemektir. Roman sonunda yine bu fikrimi kuvvetlendirdim:)
Romandaki inziva bölümünden üç alıntı:
"...aslında benim ilk tepkim, sizi inziva yerimden kovmaktı, ama bu da benim yadsıdığım bir dürtü ve karşı koymaya çalıştığım bir baştan çıkarmaydı. Çünkü insanlardan uzak durmak çilekeşlikse, onları kabul etmek daha büyük bir çilekeşliktir."
"...inanın bana, beraberinizde getirdiğiniz yaşam soluğu, göğsümü sıkıştırıyor, eğer inancım gereği olarak yüzümü kül beyazı çamurla boyamamış olsaydım, yanaklarımın dikkat çekici bir şekilde kızardığını görürdünüz."
"Kendisini bekleyenlere yaklaşırken, suyun kenarından aldığı bir süpürgeyle yürüyeceği yeri süpürüyordu, üç arkadaşın anladığı kadarıyla bunu, oraya geldiğini düşündüğü canlıları ayaklarıyla ezmemek için yapıyordu."
Temmuz 2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder